18 Haziran 2018 Pazartesi

ÇORBA İLE İLGİLİ FIKRALAR

     *  Lokantadaki müşteri garsona çorba ısmarlar. Çorbayı getiren garson, daha çorbayı masaya bırakmadan müşteri
        - Bu çorba sıcak değil, ben sıcak çorba istiyorum, der.
Garson gider ve 2. çorba tabağı ile gelir. Müşteri garsonu aynı sebeple, tekrar geri gönderir. Tepesi iyice atan garson
        - Beyim, çorbanın tadına bile bakmadan, sıcak olmadığını nereden çıkarıyorsunuz, diye gürler. Müşteri, sakince cevap verir;
        - Eğer çorba sıcak olsaydı, tabağın içindeki parmağını yakardı, der.
     *   Temel, yemek odasının çatısının aktığını görünce, hemen bir çatı ustası çağırır. Usta gelip, şöyle bir bakar.
       -  Çatınızın aktığını ne zaman fark ettiniz, diye sorar. Temel;
       -  Dün gece, der. Çorbamı içmem iki saat sürünce, şüphelendim.
     *   Adamın biri Eyfel Kulesi' nin en üstündeki restorana çıkmış. O sırada bir müşteri Eyfel Çorbası istemiş. Bizimki merak edip sormuş.
       -  Nedir bu çorba?
       -  Bu mu? Eğer bunu içip, kuleden aşağı atlarsan, yere çakılmasına çok az kala tekrar yukarıya çıkarsın.
          Bizimki de;
      -   Hadi ya! Bir göstersene! demiş.
Adam, çorbasından bir kaşık almış ve aşağıya atlamış. Gerçekten de yere çok az kala, adam tekrar yukarı çıkmış. Bizimki de;
      -   Ben de yaparım diyerek, çorbasından bir kaşık almış ve aşağı atlamış. Fakat yere çakılmış. Restorandakiler, çorbayı içip atladıktan sonra tekrar yukarı çıkan adama;
       -   Ne yaptın? Süpermen ya!...  demişler.
     *    Nasreddin Hocanın karısı, Hocaya muziplik yapmak için, çorbayı sofraya kaynar kaynar getirmiş, koymuş. Ama kaynar olduğunu unutup, kaşığı daldırıp, üflemeden içmiş. İçer içmez de gözlerinden yaşlar akmaya başlamış. Hoca sorunca;
         -  Hiç, demiş. Rahmetli annem aklıma geldi de.
Hoca kaşığını doldurup, ağzına götürünce, onun da gözlerinden yaşlar akmaya başlamış. Karısı;
         -  Niye ağlıyorsun Hoca efendi? diye sorunca, Hoca;
         -  Neye olacak? Mübarek annen ölür de, senin gibi uğursuz niye kalır? demiş.
      *    Nasreddin Hoca kırlarda dolaşırken, derede yaban ördeklerinin oynaştığını görmüş. İçinden; '' Ah şunlardan birini yakalayıp, kessem de suyuna da çorba pişirip içsem '' diye düşünmüş. Hemen dereye koşmuş, fakat; bunu sezen yaban ördekleri, hep birden havalanarak kaçmışlar. Hoca hüsrana uğrayarak, derenin kenarına oturur. Torbasından çıkardığı somunu , suya banarak yemeye başlar. O sırada yanına yaklaşan kır bekçisi, bu işe bir anlam veremeyerek sorar;
         - Ne yapıyorsun, Hoca Efendi? Hoca içini çekerek,
         - Ne yapayım? Ördeği tutamadım. Suyuna tirit yapıyorum.
     


     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder