'' ÇORBA '' sözcüğü, Farsça' da '' ŞURBA '' sözcüğünden gelir .'' Tuzlu madde'' anlamına gelen; ŞUR ile '' Aş '' anlamına gelen BA sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. '' ŞUR - BA '' ''SUR - BA '' Geçen zaman içerisinde; değişikliğe uğrayarak, ''ÇORBA '' adını almıştır. Genel olarak ÇORBA ; Yaz- Kış, her öğün, sıcak veya soğuk olarak içilen, sulu bir yiyecektir. Bazı yörelerde; '' ÇORBA '' ya '' AŞ '' da denilmektedir. Çorba sözcüğü mecazi anlamda, bir karışıklığı ifade etmek için de kullanılır. Örneğin; - Bu iş çok karışmış, çorba gibi olmuş. gibi Arkeolojik kazılara göre; ÇORBA, insanoğlu' nun sofrasına, M.S. 3. Yüzyıl civarlarında, insanoğlu' nun ateşi bulması ile girmiştir. İlk olarak; o devrin azizlerinden olan, St. Patroklus isimli bir azizin; arpa ekmeğini suya batırıp, üzerine tuz serpip yemesi ile karanlık çağlardan başlayarak, Avrupa' nın beslenme sistemine girecek olan; '' çorba'nın ilk hali'' oluşmuş ve '' çorbaya giriş '' yapılmıştır. Bu da; Çorba 'nın, fakir sofralarının, vazgeçilmez bir yemeği oluşunun, başlangıcı olsa gerek. O zamanlarda; Çorba ' nın suyu değil, ekmeği önemliymiş. Tabağa önce ekmek koyulup , üstüne; suyu ( su veya et suyu ) koyulurmuş. Çorba ' nın suyunun öne çıkmasını, Pierre François la Varenne sağlamıştır. Bundan sonra; Orta çağ Avrupası' n da bir süre sonra, Çorba' nın içine koyulan ekmek dilimlerinin sayısı; ev sahibinin, bonkörlüğünü veya cimriliğini tayin eder olmuştur. Avrupa ' da alta ekmek koyulup, üstüne su veye et suyu dökülerek yapılan çorba şekli , bugün Fransızlar ' ın yaptığı, çok ünlü;'' Soğan Çorbası'' olarak, halen yerini korumaktadır. İlk hazır çorba; Orta Asya kökenli, Tarhana ( darhane ) dir. Daha sonra, Çorba ' nın ilk örnekleri ise, 17. ve 18. yüzyıllarda, bilhassa yolcular tarafından kullanılan, '' Cep Çorbası '' ( pocket soup ) şeklinde oluşmuştur. Et artıklarından, konsantre olarak, sert yapıştırıcı kıvamında yapılan cep çorbaları, senelerce dayanması bakımından, çok önem taşımaktaydı. Parça parça kopartılarak kullanılan bu çorba; sıcak suyun içinde eritilerek hazırlanırdı. İlk devirlerde, İNSANOĞLU ' NUN HAZIRLADIĞI İLK ÇORBA : İnsanoğlu; ateşe dayanıklı pişirme kaplarını buluncaya kadar, bir çok deneyimlerde bulunmuşlardır. Araştırmacılar; bu deneyimler içerisinde, en ilginç olanını şöyle ifade etmişlerdir. O zamanlarda yaşayan insanlar, taşları döşeyerek bir çukur oluşturup, içine doldurdukları suya sürekli olarak, ateşte ısıttıkları taşları atarak, suyun kaynamasını sağlamışlardır. Bu suya etleri, sebzeleri ve bakliyatları atıp pişirerek, ilk çorba ' yı gerçekleştirmeye çalışarak, İLK ÇORBA ' yı hazırlamışlardır. Tabii ki bu yöntemle çorba yapmak, hiç de kolay olmamıştır. İnsanoğlu, daha sonra; taşları oyarak ve topraktan, ateşe dayanıklı pişirme kapları yapmışlardır. İlk Çorba ' nın ortaya çıkışı; insanoğlunun hayatta kalabilme çabalarından doğmuştur. Bu; zor ve zorunlu uğraş, ağır ağır ve uzun sürede pişirdikleri çorbadan yayılan koku ile, nefis yemek pişirme ve yeme zevkini tatmışlardır. 16. Yüzyıl başlarında, Anadoluyu ziyarete gelen, ünlü zengin; Dernschwam günlüğüne şöyle yazmıştır. '' - Türklerin baş yemeği, ÇORBA ' dır. Önce koyun etinden yapılmış pirinç çorbası içilir. Çorba 'ya limon veya sirke dökülür. Karabiber serperler. Bazen bu çorbaya bulgur da koyarlar. Buna;'' Bulgur Çorbası'' ya da'' Buğday Çorbası'' derler. Her türlü eti su ile pişirip, çorba yaparlar. Av etlerinden de çorba yaparlar.''
İnsan yaşamının en önemli gereksinimlerinden biri de, ''Yemek Yeme '' ihtiyacıdır. Tarihsel süreç içerisinde, her milletin kendine özgü, ''Beslenme Kültürü '' oluşmuştur. Milletler; beslenme ile ilgili işlerini gerçekleştirmek için, evlerinde '' Mutfak '' adı verilen bir bölüm oluşturmuşlardır. Mutfaklarda; her millet, kendi kültürüne, corafi özelliklerine, geleneklerine göre, yemekler hazırlamış ve pişirmişlerdir. Her milletin yemekleri kendi isimleri ile anılır. Türk Mutfağı, Fransız Mutfağı, Çin Mutfağı v.b. '' Türk Mutfağı ''Dünya Mutfakları arasında, en zengin yemek çeşidine ve kalitesine sahiptir. Yurdumuzda tüm gıda grupları bol miktarda yetiştiğinden dolayı, yüzyıllardan bu yana kuşaktan kuşağa aktarılan, '' Türk Mutfak Gelenekleri '' çok çeşitlidir. Bununla birlikte Türkler; tarihi gelişim süresince, yaptıkları savaşlar ve göçlerle, gittikleri ülkelerin mutfaklarından da etkileşim sağlayarak, mutfaklarına renk katmışlardır.Zengin '' Türk Mutfağı '' bu güne kadar, hak ettiği yere ulaşamamıştır. Yemeklerimize sahip çıkılamamıştır. İşte; bu nedenle, okullarımızda; '' Türk Mutfağı '' adı altında dersler koyularak, yeni nesillere; '' Türk Kültürü '' nü yansıtan, mutfağımıza sahip çıkma ve sonraki nesillere aktarma olanağı sağlanmıştır. Hem fakir, hem de kral sofrasındaki çorba; hazmı kolay, besin değeri yüksek, iştah açıcı, lezzetli bir yemektir. Toplumun her kesimine hitap eder. Dünyanın her bölgesinde, o bölgeye özgü şekliyle karşımıza çıkar. Sevilen, tercih edilen ve önemli bir yiyecek oluşu, restoran endüstrisinin kurulmasını sağlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder